Kanserin beslenmesine izin vermeyin! Bilim adamları kanser hücrelerinin en sevdiği yiyeceğe karşı uyarıyor… Bu “tatlı” yiyecek ne mi? Okuyun, şaşırın…
Kanser en çok neyi sever?Her doktor öğrenciliği sırasında Otto Warburg’un bulusunu öğrenir. 1930′lu yıllarda Warburg kanserin en temel biyokimyasal sebebini, yani sağlıklı bir hücreyi kanser hücresinden ayıran şeyin ne olduğunu bulmuştur. Bu, o kadar önemli bir buluştur ki, Otto Warburg’a Nobel ödülü kazandırmıştır.
Otto Warburg’a göre kanserin bir temel sebebi vardır. Bu da, vücudun normal hücrelerinin oksijenli solunumunun, oksijensiz –anaerobik- hücre solunumuyla yer değiştirmesidir.
Warburg’un bulusu bize başka neleri anlatmaktadır? Birincisi, kanser, normal hücrelerden çok farklı bir biçimde metabolize olmaktadır. Normal hücreler oksijene ihtiyaç duyar; kanser hücreleri oksijenden kaçınır. Hiperbarik oksijen terapisi alternatif kanser tedavisi
uygulayan kliniklerde kullanılan bir yöntemdir. Bu bulusun bize anlattığı başka bir şey de, kanserin bir mayalanma
(fermantasyon) sureciyle metabolize olduğudur.
Kanserin metabolizması normal hücre metabolizmasından 8 kat daha büyüktür. Yukarıda söylediğimiz her şeyi birleştirirsek ortaya su tablo çıkıyor: Vücut, kanseri beslemeye çalışırken mütemadiyen kapasitesinin üstünde çalışır. Kanser devamlı açlıktan ölmenin eşiğindedir ve vücuttan kendisini beslemesini talep etmektedir. Besin alımı kesilirse kanser açlıktan ölmeye baslar. Tabii kendisini beslemek için vücudun seker üretmesini sağlayamazsa. .
Proteinlerden seker Bu ziyan sendromuna kaseksia (cachexia) denir. Kaseksia vücudun proteinlerden (evet, doğru duydunuz, karbonhidratlardan veya yağlardan değil de, proteinlerden) “glukoneogenez” (yeniden glukoz yapımı) işlemiyle, seker elde etmesidir.
Bu seker kanseri besler. Vücut sonunda, kanser hücresini beslemeye çalışırken kendisi açlık çeker. Şimdi, kanserin sekerle beslendiğini öğrenmişken, onu sekerle beslemek mantıklı geliyor mu size? Yani karbonhidratlardan zengin bir diyet uygulamak?
Bugün, kansere karşı uygulanan birçok besin terapisi mevcuttur (işe de yaramaktadırlar) çünkü günün birinde birisi seker ve kanser arasındaki bağlantıyı görmüştür. Bu terapilerde, karbonhidratlar bakımından zengin gıdalara izin verilmez. Terapilerin hiçbirinde sekere de izin verilmez çünkü seker kanseri beslemektedir. Peki doktorunuz bu gerçekleri size neden söylemez? Kim bilir? Belki doktorunuz kanseri tedavi edecek kişinin siz değil, kendisi olduğunu düşünmektedir. Belki Otto Warburg’un bulusunu duymuştur ama geri kalan parçaları tamamlayamamış tir. Belki de beslenmeyle ilgili hicbir sey ogrenmemistir. Aslinda 1978′e kadar ABD’nin resmi kuruluslarindan biri, beslenmenin kanserle bir ilgisi olmadigini iddia etmekteydi!! !!
-1-Kanser ve seker baglantisindan haberdar olanlar ise, dikkate deger terapilerle ortaya ciktilar. Bunlardan biri ‘Laetrile’dir. Kaseksiali hastalarin yuzde 50′den fazlasinda glukoneogenez surecini durduran hidrazin sulfat bunlardan bir digeridir. Bugun, Minnesota Universitesi kemoterapi alaninda bir “akilli bomba” uzerinde calismaktadir. Akilli bomba diyebilecegimiz ilacin uzerinde bir kaplama vardir. Ilac, vucutta oksijensiz bir bolge ile karsi karsiya geldiginde bu kaplamayi uzerinden atar. Kanseri yok etmek icin kemoterapiyi serbest birakir. Cunku, vucutta oksijensiz tek alan, kanserli bolgedir. Kanser hucresini ac birakmaya calisan besin terapileri de vardir.
Kanserin ne sevdigini bilen hasta, bunlari yemekten kacinir. Kanser, cig yiyeceklerdense, pismis yiyecekleri sever. Pisirme islemi, besinlerdeki enzimleri ve vitaminleri yok etmektedir. Bir de, kanserin seker sevdigini aklinizdan cikarmayin. Kanserinizi sevmiyorsaniz, onu beslemeyin!
Seker yerine tatlandirici kullanmak cozum degil
Seker yerine tatlandirici kullanmayi dusunuyorsaniz, baska bir tuzaga dusmus olursunuz. Tatlandiricilari n da vucuda ciddi zararlari oldugu, yapilan arastirmalarla kanitlandi. Ornegin, Amerikan Gida ve Ilac Dairesi (FDA), sakarin iceren her turlu gida maddesininuzerine “Sagliga zararlidir. Hayvanlar uzerinde yapilan testlerde kansere yol acmistir.” ibaresinin konmasini sart kostu. Aspartam ve sukraloz gibi diger tatlandiricilar da yan etkileri nedeniyle uzak durulmasi gereken gidalardir . a Ama maalesef hic birinin uzerinde “zararlidir” uyarisi yoktur.
Son iki yuzyildir seker tuketimi nasil artti?
Ingiltere’de 1815′de 5 kg civarinda olan kisi basina yillik cay sekeri tuketimi 1970′de 50 kg’in uzerine cikmistir. 1970-2000 yillari arasinda ABD vatandaslari onceki yillara oranla yilda 100 litre daha fazla sekerli mesrubat tuketmislerdir.
Turkiye’deki durum da artik cok farkli degildir. Cocugu ile buyugu ile cilginca seker ve beyaz un kullanilmaktadi r. Butun bu bilgiler kanserlerin nicin arttigini goz onune acikca sermektedir.
Asagidaki tedbirlerle kanserlerin en az ucte ikisi onlenebilir;
– Un ve sekerden kacinarak insulin direncini yenin.
– Hicbir sekilde tatlandirici ve tatlandirici iceren ‘light’ hafif yiyecek ve icecek tuketmeyin.
– Katki maddesi ilave edilmis, paketlenmis gidalari yemeyin.
– Tas devri diyetini uygulayin. Bol taze sebze ve meyve yiyin.
– Yeterli omega-3 alin; aycicegi, misir, soya, pamuk ve margarin gibi yaglari diyetinizden cikartin. Bunlarin yerine zeytinyagi ve dogal hayvani yaglari (tereyagi, et yaglari)
yiyin.Kilonuza uygun gunde 20 – 40 gr.dan fazla yag yemeyin.
– Kefir, yogurt, tursu, sirke, nar eksisi ve boza gibi probiyotiklerden (faydali mikroplar) zengin gidalarla beslenin.
-2- Ozgur dolasan hayvanlarin etini ve yumurtasini yiyin.
– Pastorize sutlerden mumkun oldugunca kacinin. Kutu sutu tuketmeyin. Mumkunse gunluk sise sutu kullanin.
– Sut yerine sut urunlerini (yogurt, peynir) tercih edin.
– Gunde iki dis sarimsak ve/veya 1 bas kuru sogan tuketin.
– Gunde 1-2 tatli kasigi zerdecal tozu tuketin.
– Gunde 20 gr. kadar yagli cig kuruyemis(ceviz, badem,findik vb.) , kisin 40 gr. kadar kuru meyve (kayisi, siyah uzum,erik) tuketin.
– Yesil ve siyah cay tuketin (sekersiz!!! !).
– Stresten uzak durun. Iyi uyuyun.
– Cevresel toksinlerden ve sigaradan uzak durun.
– D vitamini duzeylerinizi yukseltmek icin dengeli bir sekilde guneslenin ya da D vitamini takviyesi alin.
– Yeteri derecede egzersiz yapin!!!!
– Asiri alkol kullanmayin.
– Islenmis soya urunu yemeyin.
– Yemekleri geleneksel yontemler (bugulama, buharda pisirme) ile pisirin.
– Turbo firinlar da kullanilabilir. Hizli pisirme yontemleri (mikrodalga gibi) besin kayiplarina yol acar; ayrica kanserojen olabilirler! !!!
– Daha cok toprak (guvec), cam ya da kalayli bakir kaplari tercih edin.
– Emaye ve celik tencere daha sonraki tercihiniz olsun.
– Teflon ve aluminyumu ise kesinlikle kullanmayin.
------------------
İLGİLİ MAKALELER
KANSERİ NASIL İYİLEŞTİRİRSİNİZ?
Bu muhtemelen kanser üzerine okuyacaginiz en önemli makaledir. Çalışmasına devam eden ve bunu genişleten Johanna Budwig ile bir görüşme yaptım. Ofisime döndüm ve sonunda, ne olup bittiğini tam olarak anladım ve bunu size aktarıyorum.
Önce, bir kanser hücresinin metabolizmasini tanımladığı için, Otto Warburg tıp dalında 1931 Nobel Ödülünü kazandi. O, hücrenin aniden anaerobic(oksijensiz) olduğunu ve sadece fermentasyon olarak tanımlanabilecek bir formda metabolize etmek için büyük miktarlarda glukoza (seker) gereksinim duyduğunu belirtti :
“Kanserin başlıca nedeni beden hücrelerinin normal oksijen solunumunun, anaerobic hücre solunumu ile yerdeğiştirmesidir” -- Otto Warburg Hücre, glukozu (seker ; kanser sekeri sever) alır ve laktik asit salgılar, laktik asit asidik bir çevre meydana getirir.. Kanser beslenmesi için asidik bir çevreye gereksinim duyar ve bunun tersine dengeli alkali bir çevrede ise yasayamaz. Dr. Garnett Poly – MVA için araştırmasında keşfettiği gibi, kanser ile ilgili elektriksel bir bağlantı vardır.
Çin tıbbı, yüzyıllardır (4 – 6 bin yıldır) yaşam gücünü enerji olarak tanımladı. Çinliler meridyen sisteminin haritasını çıkardı, meridyen sistemi 1994’te geleneksel tıp tarafından yeniden haritalandı (en küçük elektrik miktarını ölçen yüksek – teknolojili alet kullanarak). Bu meridyenler boyunca bizim yaşam gücümüz yolculuk yapar : Çinlilere göre Chi (Ki), biz bunu enerji olarak adlandırabiliriz.
1968’de canlı hücrelerin ışık ürettiği keşfedildi. Işığın miktarı hücrenin sağlığını tayin eder. Işık ne kadar parlak olursa, hücre o kadar sağlıklı olur. Ilginç, değil mi ? Ellili yillarda, Johanna Budwig kanser denklemine ekleme yapti. O, normal, sağlıklı hücrelerde “elektriksel olarak pozitif olan çekirdek ve yüksek derecede doymamış yağ asidiyle elektriksel olarak negatif olan hücre zarı arasinda bir iki kutupluluk (dipolarite) buluyoruz” dedi.
O, “Elektronların oksijene büyük ilgisi var, oksijeni seviyorlar. Elektronlar oksijeni çekiyor ve nefes alıp vermemizi canlandırıyorlar.” diye devam ediyor. “Nefes alma” ile, Budwig her canlı hücrede yaşamın nefesinden sözediyor.
Şimdi, sağlıklı bir hücrenin resmine sahibiz, normal bir tarzda büyüyen, gelişen ve kendi kopyasını yapan bir hücre. Sonra Budwig, öncelikle hücre zarındaki değişimleri tanımlayarak kanserin oluşumunu tanımlamaya devam ediyor.
Hücre zarı lipidler veya yağlardan oluşur. Budwig’in sözünü ettiği yüksek derecede doymamış yağ asidi omega – 3 yağ asitleri olarak adlandırılır. Bunlar “balık yağları” ile ilgilidir, geleneksel tıp bile bunu tavsiye eder. Amerika’da bir dizi balık yağı satmayan bir eczane bulamazsınız. Bu yağlar ayrıca başka gidalarda da bulunur, ama en çok ketende (keten tohumu) bulunur.
Bir hücre duvarındaki başka bir lipid de kolesteroldur. Ve siz bunun korkunç bir şey olduğunu düşünürsünüz. Hücrelerinizin her birindeki kolesterol hücre duvarı içinde “hidrofobik” bir bağ oluşturur. Hidrofobik “sudan korkan” anlamına gelir. Bu, hücrelerimizin bu fonksiyonunu tanımlamak için hoş bir yoldur, ancak yaşamlarımızda bu, basitçe bir yağmurda erimememizin veya duş aldığımızda çözülmememizin nedenini belirtir. Hücrelerimiz suya direnç gösterir. bu direnç olmasaydı, suda – çözünür olurduk ve bir yağmurda çözünürdük.
Bu ülkede diyetlerimiz bu yüksek derecede doymamış yağ asitlerinden yoksundur ve trans yağlar (veya kismen hidrojene edilmiş yağlar) olarak bilinen insan yapımı yağları aşırı miktarda içerir. Bu yağlar (hidrojene yağlar) kolesterole çok benzer ve bedenlerimiz farkı anlayamaz. Bu yağlar hücre duvarlarımıza girer ve elektrik yükünü bozar. Elektrik yükü olmayınca, hücrelerimiz boğulmaya başlar. Oksijen olmayınca, hücrenin bunun yerine koyabileceği tek yol anaerobic olarak solunum yapmaktir.(Bunlar ayrıca çok dayanıklı yağlardır ve 20 – yıllık raf ömürleri vardir. Bunlar hücresel değişim işlemini engeller veya besinleri içeri almayı ve atıkları dışarı atmayı önler. Trans yağlar ayrıca Tip II diabetlerden sorumludur, çünkü insulin çok büyük bir moleküldür, kolesterol olmayan ve insan yapımı yağlarla oluşturulan hücre duvarından geçmesi çok uzun sürer.)
Neler olduğunu görüyor musunuz ?
Bir dakika diyetlerimize bakalım. Bir naturopat ile markete gittim, yanında çok küçük elektrik miktarlarını ölçen bir alet vardı. Bu alet o kadar hassastı ki, gitmeden önce meridyenlerimdeki ve akupunktur noktalarındaki yükleri ölçtü.
Markette, çesitli gıdaların içindeki enerjiyi ölçtü. Evet, her şeyin enerjisi var ve daha iyi bir gıdanın daha fazla enerjisi vardır. O bana organik sebzelerin geleneksel olarak üretilmiş sebzelerden daha fazla enerjiye sahip olduğunu gösterdi. Dışarı çıktığımızda, aldığımız birkaç kutulanmis sebzeyi açtı. Taze fasulye ve domatesin (ikisi de kutulanmış) kuşkonmaz ve kutulanmış meyvelerden daha fazla enerjisi vardı. O, domates ve taze fasulyenin kutulanmış olarak alınabilecek tek sebzeler olduğunu söyledi.
Yaşam elektrikseldir. Doğulu hekimlere göre, hastalık enerji akışındaki blokaj veya bozulma ile başlar. Bu ülkede, hastalık belirtilerle başlar. Enerji akışındaki blokaj veya bozulma, belirtilerden 7 veya 8 adım öncedir. Böylece, tahmin edebileceğiniz gibi, Dogu’da koruyucu hekimlik uygulanır ve burada, batıda geleneksel tıp uygulanır.
Küçük kanser hücremize ve Dr. Budwig’e geri dönersek: O, bir hücrenin elektriksel yükünü kaybetmesinin bir çok nedeni olduğunu, ama fıstık yağının (peanut butter) kanserli hücrenin çok genel bir nedeni olduğunu belirtiyor. Buna inanabilir misiniz ? Fıstık yağı gibi basit bir şey kansere neden oluyor ? Çoğu fıstık yağları hidrojene edilmiştir. Neden ? Ayrılmasını (ayrışmasını) önlemek için. Doğal fıstık yağlarınıza gidip bir bakın. Çoğu buzdolabında tutulur, çünkü bu ayrışmayı önlemek için onların uyguladığı bir şeydir.
Budwig ayrıca, kemoterapi nedeniyle oluşan ikincil/paralel (collateral) hasarları tanımlayarak devam ediyor. O, kemoterapinin de sağlıklı hücrelerde bu enerji kaybına neden olduğunu söylüyor ; kemoterapi ve radyasyon sağlıklı hücrelerdeki normal enerji akışını tahrip ederek, onları kanserli olmaya hazır hale getiriyor. Budwig, daha sağlıklı hücrelerin iyileşmesi üzerine odaklanacaklarına, kanser hücrelerini çoğalttıkları için kanser endüstrisine karşı çıktı. Başka bir deyişle, sağlıklı hücreleri koruyun, özen gösterin ve kanser kendi kendini iyileştirir diyordu.
Bu kemotoksik ilaçları araştıran ve ürettiren Kanser Araştırmaları Merkez Komitesi, onların endüstrisini yaralayan bu kadının etrafta dolaşıp bu beyanatları vermesinden hoşlanmadı ve yalanlar söylediği, iftira attığı ve bu olaganüstü ilaçlari yapan bu mükemmel insanlari incittiği için Budwig’e karşı dava açtılar. Mahkemede, yargıç, her iki tarafın ifadelerini inceledikten sonra, kanser araştırıcılarını bir kenara çekti ve onlara bu kadının üzerine gitmemelerini söyledi. Mahkeme, yönetici yargıcın sözlerini kaydetti : “Doktor Budwig’in dökümanları ve raporları kesindir. Bilimsel dünyada bir skandal olacakır, çünkü halk kesinlikle Doktor Budwig’i destekleyecektir.”
Bunun önemini anlıyor musunuz ? Bu kadın kanseri iyileştirmek için dökümante edilmiş bir yönteme sahipti ve tibbi topluluk buna sahip değildi. Onlar kanser hücrelerini öldüreceklerdi, ama onu tedavi edemeyeceklerdi. Budwig sadece diyet ile kanserin iyileştirilebileceğini bildiriyordu.
Üzücü gerçek şu ki, bilim kanser/yağ bağlantısını yıllardır biliyordu. Budwig’in araştırmasından yıllar önce, onlar yağda bir şeyler olduğunu biliyordu. Onun ilk çalışmasından yıllar sonra, çok yağ içeren diyetin kansere götürebileceğini artık biliyoruz. Ayrica, Akdeniz diyetinin % 60 yağ içerdiğini biliyoruz, ancak onlarda çok az kanserli oranı olduğu da biliniyor.. Buradan, tüm yağların aynı durumda olmadığını öğrenmiş oluyoruz. Çünki Akdeniz diyeti zeytinyağı ağırlıklıdır.
Ve şimdi, omega – 3 yağ asitleri olarak tanınan yüksek derecede doymamış yağ asitlerini biliyoruz. Bunlar ayrıca Temel Yağ Asitleri (EFAs - Essential Fatty Acids) olarak adlandırılır. Bunlar temel olarak adlandırılır, isteğe bağlı oldukları için değil, bunlar isteğe bağlı/seçmeli değildir. Bunlar sağlık için zorunludur, çünkü beden bunları kendisi yapamaz.
Zamanın başlangıcından beri bunlar sağlık için zorunlu olsa da, ancak son zamanlarda, Omega 3 yağ asitlerinin insan sağlığı için önemi tartışılmaktadır.
(Çeviri ; Saffet)
Kaynak: http://www.mnwelldir.org/docs/cancer1/budwig.htm http://home.online.no/~dusan/diseases/cancer/cancer_dr_budwig.html Dr.Johanna Budwig’in önerdiği Diyet:
Blendirinize aşağıdaki maddeleri koyun:
1 bardak organic(kimyasal katkı bulunmayan) ev peyniri(az yağlı, çok sert olmayan, en iyisi evde kendinizin yaptığı ) veya ev yoğurdu
2-5 çorba kaşığı keten tohumu yağı
1-3 çorba kaşığı taze öğütülmüş keten tohumu
Kitleyi yumuşatmak için yeteri miktar su
Küçük bir arnavut biberi
İsteğe bağlı:
Az bir miktar sarmısak
Az bir miktar kırmızı biber
Bu karışımı blendırda çok yumuşak oluncaya kadar karıştırın
Hergün isteğinize uygun bir miktarı yemeye devam edin.
Keten tohumu yağı(Bezir yağı) diyetini ilk defa gündeme getiren Dr. Johanna Budwig bir Alman biyokimyacı ve katı ve sıvı yağlar üzerinde uzmandır. Uluslar arası pekçok kanser araştırmacısı Dr. Budwig’in önerdiği diyeti olumlu karşılamıştır. Bunlardan biri olan Dr Dan C. Roehm şöyle iddia etmiştir.”bu diyet, diğer diyetlerden kat kat üstün ve anti kanser diyeti olarak çok başarılıdır.”
Budwig’in düşüncesine göre; diyet hem durdurucu(önleyici), hem de tedavi edici olmalıdır. Kanser oluşumunu teşvik eden ve diğer pekçok kronik hastalıklara neden olan Oksidas oluşumunun sorumlusu ise linolik asidin yokluğudur.
Faydalı oksidas fermentleri etleri korumak için kullanılan nitratlar ile ve gıdalardaki yağların yüksek sıcaklıkta ısıtılmaları veya kaynatılmaları ile yok edilmektedir.
Teori şöyledir: Organizmadaki oksijenin kullanımı, yağları suda eriyebilir yapan ve peynirde, cevizde, soğanda, prasada, sarmısakta ve bilhassa ev peynirinde mevcut olan sülfirik içeriğinin protein bileşenleri tarafından uyarılabilir.
Hücre solunumunun fermentleri yüksek derecede doymamış yağ asitleri ile yakından ilişkilidir. Burada söz konusu olan yağlar yüksek linolik asit içeren rafine edilmemiş ve soğuk pres edilmiş yağlardır. Bu yağların dışındaki yağların tüketilmesi ise faydadan çok zarar verir.
En iyi kombinasyon, ev peyniri ve keten tohumu yağıdır. Keten tohumu taze ürün olmalıdır. Hurma, incir, armut, elma ve üzüm gibi doğal şeker içeren karbonhidratlar da diyetin içindedir. Bal da faydalıdır. Sentetik Avitamin preparasyonlarının çoğu kötüdür. Çünki oksidasyon ürünleri içerirler, fakat havuçtan oluşturulan provitamin karoten tüketilebilir. B Vitaminin, yayık ayranı, yoğurt ve doğal maya ile alınması faydalıdır.
Önerilen diyet her çeşit kronik hastalıklar için bilhassa kalp hastalıkları, sinir bozuklukları, mavsal iltihapları ve habis urlar için ilaç olarak gösteriliyor. İşitme ve görme bozukluklarını iyileştiriyor. Çocuk ve bebekler için ideal bir besleyicidir. Bu diyetin laktik asit fermentleri ile desteklenmesi ile etkinliğinin arttırılabileceği ifade edilebilir.
Bu diyette yasak olan gıdalar:
1-Şeker mutlak olarak yasaktır. Taze sıkılmış diğer sebze/meyve sularını tatlandırmak için üzüm suyu eklenebilir.
2-Diğer yasaklar:
Tüm hayvani yağlar
Tüm salata yağları(piyasadaki mayonezler)
Kimyasal katkılı ve hormonlu bütün etler
Tereyağlar
Margarinler
Koruyucu katkı maddeli etler(koruyucular keten tohumu yağının metabolize olmasını bloke eder)
Faydalı uygulamalar:
1- Havuç, kereviz, elma ve kırmızı pancar gibi sebzelerin taze sıkılmış suları
2- Günde 3 defa nane, kuşburnu veya üzüm çayı isteğe bağlı olarak balla tatlandırılabilir. Bir bardak çay öğlenden evvel içilebilir.
GÜNLÜK PLAN
Kahvaltıdan önce- Bir bardak tatlı yoğurt veya lahana suyu alınır.
Kahvaltı- 2çorba kaşığı keten tohumu yağı ve balla kaplanmış mısır gevreği ve mevsimine göre kiraz, çilek, kayısı, şeftali ve rendelenmiş elma gibi yaş meyve. Hergün çeşni değiştirilebilir. Kabuklu kuru yemişler ve özellikle yer fıstığı yenmeyecek.Bitki çayları veya siyah çay.
Sabah çayı(saat10)- Bir bardak taze havoc suyu, elma, kereviz veya pancar-elma suyu alınır.
Öğle- Yoğurtlu çiğ salata-Keten tohumu yağlı mayonez. Yeşil salatalara ilave olarak rendelenmiş şalgam, havoc, yer lahanası, turp, lahana veya karnabahar. Ayrıca maydanoz eklenebilir.
Öğleden Sonra-(saat 16) küçük bir bardak taze sıkılmış meyve suyu ile birlikte 1-2 çorba kaşığı bal ve keten tohumu karışımı.
Akşam yemeği- saat 18 gibi erken yapılmalı. Esmer buğday, yulaf veya soya keklerinin kullanıldığı sıcak bir yemek yapmalı.Esmer buğdaydan yapılan ezmeler çok iyidir ve sebze çorbasına yer verilebilir veya bitkisel kökenli daha katı kekler olabilir. Bütün bu uygulamalarda faydalı enerji takviyesi için yalnızca bal ve üzüm suyu kullanılabilir. Beyaz veya esmer şeker kullanılmayacaktır. Meyve suları taze olacak, kesinlikle hazır meyve suları tüketilmeyecektir(içlerinde kullanılan koruyucu katkı maddeleri tehlikelidir) Bütün herşey doğal olmalıdı.